21 Ekim 2013 Pazartesi

Dediği Hiçbir Şey Anlaşılmayan Adam

Yine Habertürk'ten, yine saçma sapan bir bilim haberi.
Ve Bilim Bilmiyim olarak ilk defa, metinden hiçbirşey anlamadık.
Habertürk de kendi haberini anlamamış olacak ki, Samsunlu matematikçi Aydın Cerit'i tanıttığı habere ''Kainatı sayılarla doldurdu'' demekle yetinmiş.



Gelin şuur ötesinden gelen bu haberin metnini beraber inceleyelim:

Samsunlu matematikçi Aydın Cerit, geliştirdiği ve "Kainatları Dolduran Sayılar" adını verdiği teorisiyle Microsoft'un kurucu Bill Gates'e meydan okudu.
Büyük sayılar ile ilgili çalışmalar yaparak git gide hedeflerini büyüttüğünü söyleyen Samsunlu matematikçi Aydın Cerit, geliştirdiği KADOS teorisi hakkında açıklamalarda bulundu. 
Cerit, "Ben sayılar üzerinde ortalama 10 yıldır çalışmalar yürütüyorum. Büyük sayılargeliştirmiştik. Bu da hedeflerimi büyüttü. Araştırmalarım sonucu kainatın çapının 156 milyar ışık yılı olduğunu tespit ettim. 156 milyar ışık yılı hacimli bir küp düşündüm. (Bu zaten üzerinde birçok grubun ve bilim insanının çalıştığı bir araştırma konusu, gözlemlenebilen evrenin çapının yaklaşık 93 milyar ışık yılı olduğu düşünülüyor. 2003 yılında basılan bir makalede 78 milyar ışık yılı rakamı, çap olduğu halde, yarıçap sanılarak bir çok kaynakta yanlış bir şekilde 156 milyar ışık yılı olarak kayıtlara geçti. Aydın Cerit'in de bu ikincil yanlış kaynaklara bakarak 156 dediğini düşünüyoruz.)

O hacme ne kadar rakam sığabilirdi düşündüm. Yani bir santime 3 rakam sığabilir. (Bir saniye, bir santime üç rakam sığması ne demek? Hangi fontla yazılıyor?) Bu rakamları hesapladım bu ortalama 10 üstü 3 tane rakam sığdı. (Yani 1000?) Bu da 10 dotrigintilyon yapıyor (Kaç?!). 450 basamaklı bir üs oluşturdum. 


Bu da 114 senoktokatrilyon 17 senseptenkatragintrilyon (neler oluyor ya?) diye devam eden 388 milyar 725 milyon 226 bin 999 şeklinde tüm rakamları belli bir üs tamamladım. Bunu onun kuvvetinde yazıp bir eksilttiğim zaman ortaya çıkan 9'ların sayısı da yine de 114 senoktokatrilyon oldu. (9'lar ne zaman ortaya çıktı?)


Demek ki bu sayı bir kainatı doldurmayacağı gibi 10 üstü 320 kainatı dolduracak bir sayı oldu. Bu sayınında 2 bin 501 bir sağ komşusuna giderek bin 250 sayıdan asal olmayanı da eledim (Sağ komşu mu? İpin ucunu tamamen kaçırdık). Geriye 84 sayı kaldı (Tamam, tamam inanıyoruz). Sonuç olarak hesaplamaların gereği kainatları dolduran sayıların anlamına da KADOS dedim. (Çok da güzel bir isim olmuş, araştırmalarınız, uslubunuz harika. Gelecek seçimlerde oyum size)


Habertürk'e bir sorumuz var: Bu haberi hazırlayanlar ve editör dahil, bir kişi bile tekrar okudu mu?

Fakat bu, matematikçi Aydın Cerit'in ilk vukuatı değil. Kendisi Bill Gates'e kafa tutmadan önce, ödüllü yarışmalar da düzenliyordu.

Hazırladığı soruyu çözene, yat:


'Beni deniz tutar' diyenlere, 1 milyon dolar:



Ve hatta muhatabınız Avrupa Birliğiyse, soruyu çözemeyenler Türkiye'yi AB'ye almak zorunda kalacak:




AB'nin tüm üye ülkeleri için 5 ay süre veriyorum. Eğer bu süre içinde sorumu çözemezlerse Türkiye'yi AB tam üye olarak almalarını talep ediyorum.
Bu tehditin Türkiye'nin son 5 yıldaki bütün AB politikalarından daha başarılı olduğu kesin. Egemen Bağış ile iletişime geçilmeli, gerekirse ödül miktarı da büyütülmeli.

Not: Haberi gammazlayan Ali İkiz, Burak Gökhan Ayaz, Turgay Gülay, Serdar Başeğmez, teşekkürler!



20 Ekim 2013 Pazar

HABERTÜRK'te Saçmalık Bulundu

25 Eylül 2013 tarihli Habertürk manşeti:

ATLAS OKYANUSU'NDA KARADELİK BULUNDU. İÇİNDEN IŞIK BİLE GEÇEMİYOR!



Atlas Okyanusu'nda karadelik bulunmadı. Etki alanı sınırlarının hesaplanması matematiksel olarak karadelikleri andıran girdaplar hakkında yabancı basında yapılan haberler, bu benzetme yüzünden Haber Türk tarafından yanlış yorumlandı. Haberde ışığın bile bu girdaplardan geçemediği bilgisi de elbette yanlış.

Girdaplar okyanusta yer değiştirdikçe beraberinde taşıdıkları tuz ve planktonların okyanus habitatı için önemli olduğu düşünülüyor. Benzer bir şekilde, petrol sızıntısı gibi girdaplarla dolaşabilen deniz kirliliğinin dağılımı hesaplanabiliyor. HaberTürk yazmamış, bari neden bir haber değeri taşıdığını biz yazalım.

Bir manşet atarken, dünya üzerinde uzay-zamanı bükmek de mi umrunuzda değil :( ?




11 Ekim 2013 Cuma

Nobel Getiren Çalışmaya Bir Cümlelik Mükemmel Özet

Bu sene kimya alanında Nobel ödülü Amerikalı Martin Karplus, Michael Levitt ve Arieh Warshel'e verildi. Sabah gazetesinin bu üç araştırmacıya Nobel getiren bilimsel çalışmalarla ilgili yorumunu görelim:
Söz konusu bilimadamlarının, kimyayı bilgisayar ortamına aktararak plastik top ve çubuklarla yapılan modellemeleri ortadan kaldırarak bu alanda çığır açtığı belirtildi.
OH BEEEE! Neydi öyle o plastik toplar, çubuklar. Belimiz bükülüyor molekülü yapacağız diye, yapıyoruz bir çubuk parçası kanepenin altına kaçmış oluyor, işin yoksa ara dur. Gözümüz de görmüyor.
Bu bilgisayar ortamı kimya camiasına çok iyi geldi. Topların ve çubukların gitmesi iyi bir çığır oldu.

Başka da hiç bir açıklama yok çalışmanın önemine dair.
Bu titiz haber için teşekkürler Sabah.



Kendisi de bizzat karmaşık kimyasal süreçlerin bilgisayarda hesaplamalı simülasyonunu yapan kimya mühendisi Şölen Ekesan'a bu gammazlık için teşekkürler!



9 Ekim 2013 Çarşamba

Bu Üniversiteyi Başımın Üzerinde Taşırım!

Bu sabah güne uyandığımızda, bütün ana akım medya kuruluşlarının sayfalarında (Hürriyet'in ana manşeti de dahil olmak üzere) patriotizm, reklam ve bilim en şık şekilde harmanlanmış, haber yapılmıştı.
Daha önce Erke dönergeci ile yaşadığımız heyecanın bir benzeri, bu sefer Rize'den göz kırpıyordu. İşte farklı gazetelerde, hemen hemen aynı şekilde muştulanan büyük gelişme:

Milliyet: Türk Doktordan Büyük Buluş
Hürriyet: Tüm Kanser Hücrelerini Öldürmeyi Başardı
Habertürk: Kanserin Yüzde Yüz İlacını Bulduk
Zaman: Kanserin Yüzde Yüz İlacını Bulduk
Star: Kanserin İlacı Bulundu


Kısaca, Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Farmakoloji Anabilim dalı başkanı Halis Süleyman, adını sır gibi sakladıkları bir bitkinin, kanser hücrelerini %100 öldürdüğünü, bu şekilde mide ve pankreas kanserini yendiklerini açıklıyor. Bitkinin adı sır gibi saklanıyor. Türkiye'de devletten destek bekleniyor, 'malesef tıp alanında ülkemizdeki üretim politikası sıfır!' diye şikayet ediliyor. Kısacası Halis Süleyman'a destek verseniz, şimdiye Nobel ödülü Rize Bilim Müzesi'ndeki haklı yerini almış, Rize sokaklarında parkeler Nobel'den gelen para ile döşenmişti.

Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi'nin geçmişte 50 yıl önceki araştırmaları basın bülteni olarak yayınladığını ve sigaranın sağlığa zararlı olduğunu tekrar keşfettiğini daha önce bu blogda işlemiştik. Bu sefer de henüz yayınlanmamış bir bilimsel çalışma ile sağlık endüstrisinin paradigmalarını değiştireceklerini duyuruyorlar. Anlayışla karşılıyoruz, yeni kadro kupaya odaklanmış, Halis Süleyman üniversiteye bağlılık yemini etmiş:
Atatürk Üniversitesi'nden Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne geldim. Bu üniversiteyi başımın üzerinde taşımak istiyorum. İnşallah destek alıp bu çalışmalarımızı en kısa zamanda sonuçlandırırız.
Destek konusunda oldukça sıkıntı var, sayfa baştan sona şikayetlerle dolu:
Maalesef ülkemizde üretim politikası yok.
Tüm dünyanın peşinde olduğu çalışmaya Türkiye’den gereken destek sağlanmıyor. 
Genelde duymaktan ve konuşmaktan zevk aldığımız bu 'keyif veren hayıflanma' hali, aslında bir algoritma. Türkiye'den çıkan bilimsel çalışmalar gazeteler tarafından haber yapılırken, rastgele bir biçimde şu cümleler ekleniyor: Bütün dünya bu Türk'ün peşinde, Beyaz Saray bu adamı konuşuyor,  O'na Türk lokumu diyorlar, Destek sağlansa Türk sinir hücreleri beyinden taşar dünyayı ele geçirirler, ve benzeri.

Haberde aktarılan çalışmasına dönecek olursak, Sayın Süleyman, çalışmanızı basmamışsınız, bitkinin ismi bilinmiyor, bütün dünya neden sizin peşinizde olsun? Bütün dünya ruh hastası mı? Öncelikle, hücrelere kolonya dökersek de yüzde 100'ü ölüyor. Kanser hücrelerinin hepsini öldüren bir maddenin, mekanizmasını merak etmediniz mi? Bu konuda çalışmalarınız var mı? Farelerinizin tümör yapma oranı nedir? 'Farelerde kanser gelişmedi!' ne demek? Tümör üretmeye meyilli hayvanların tümör yapmasını mı engellediniz (ki bir şeyi engellediğinizi kanıtlamak daha zor) yoksa mevcut tümörü mü yok ettiniz? Bu çalışmayı ciddiye almayı burada bırakıyoruz. Son olarak, yüzde 100 çalıştı nasıl bir istatistik?

Halihazırda 'ilaç buldum!' dedikten sonra klinik deneylere girip insanlarda test edilen ilaçların sadece 5000'de 1'i yeterince kullanışlı bulunuyor. Kısacası, deneyler gerçekten güvenilirse de şansının 5000'de 1 olduğunun altını çizelim, ve basına yansıyandan çok çok daha temkinli davranılması gerektiğini hatırlatalım. Bütün dünya ilaç devleri böyle bir ilaç için birbirlerini yiyeceklerine, Türkiye'nin ve birbirlerinin kuyusunu kazacaklarına, birleşip altılı ganyan oynarlar. Sadece Türkiye'de değil, halihazırda tüm dünyada laboratuvar aşamalarından başarılı çıkan birçok kimyasal, kanser ilacı olma yolunda eleniyor.

Ana akım medyanın yorum sayfaları ise, yine birbirinden renkli isimlere ev sahipliği yapıyor:




Endişeli bilimsever Hakan: Bu insanlara çok acil sahip çıkılmalı!
Tezcanlı girişimci Can: Üretin derlerse üretiriz ne demek yaa
Realist Abdullah: İyi güzelde be kardeşim bu kanser olayından yılda 1,5 milyon insan ölüyor belki ama o kanserdende kaç milyon insan ve şirketler ekmek yiyor geçim sağlıyor haberin varmı? Kimse sana kolay kolay izin vermez, o buluşun sonu eninde sonunda unutulmaktır bunu unutma.
Adı üzerinde YORUM CANAVARI: Türkiye'nin ve insanların sizin gibi hocalara çok ihtiyacı var....

Bilmiyim yetişmese, kansere çare bulunduğunu sanacağız....
Bir saniye o da nesi, Halis Süleyman 2007 senesinden beri bir çok hastalığa çare buluyor:






Öncelikle, kafamız karıştı. Mide kanserini zaten 2009 yılında ekibiyle yendiiklerini açıkladı. O zaman neden hala ekibiyle beraber mide ve pankreas kanserine ilaç arıyor? Ülser ve ninelerimizin en önemli hastalığı olan 'yağmur yağacak dizlerim ağrıyor' sendromunun da kökü kurutulmuş. Haberleri detaylı okuduk. İlginç bir şekilde ortak noktaları, üç çalışmanın da vücuttaki adrenalin ve kortizon seviyelerine bağlanması.

Neden hala tıp dünyasının bu çalışmalarda bulunan ilaç ve tedavilere yoğunlaşmadığını Amerika'nın büyük oyununa, Tübitak'tan destek verilmemesini insanımızın hiç değer bilmiyor olmasına, Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesinin bilim araştırmalarını da tamamen deliliğe bağlayabilirsiniz. Bir sonraki üniversite basın bülteninde görüşmek üzere, şimdilik bu kadar.

Önce kafalarını taşlara vurup, sonra haberi bize ulaştıran İstem Fer, Burak Tekin, Semir Beyaz, Mehmet Akçakaya, Doruk Destan, teşekkürler!