24 Eylül 2013 Salı

NTV Bilim'den Mesleki Nirvana

NTVMSNBC, Bilim sayfasında inanılmaz bir haber çıkıyor bugün:


Astrolog Dinçer Güner, Türkiye'de 23 Eylül 2013'te başlayan ekinoksun siyasete ve yaşantımızın diğer yönlerine etkilerini yorumluyor, NTV Bilim de bu haberi başköşeye koyuyor. Şaşkınlık içerisindeyiz, sanki ekinoksun değil, kıyametin şafağına uyanmış gibiyiz.
Gelin birkaç alıntı ile bu kutlu günü taçlandıralım:

Girizgah: ''Güneş ışınlarının ekvatora dik vurması sonucunda, çemberin kutuplardan geçtiği an olarak adlandırılan 23 Eylül tarihli Sonbahar Ekinoksu, bugünden itibaren burçlar üzerinde etkisini gösterecek.''
Görüldüğü gibi, ya içindesiniz çemberin, ya da dışında yer alacaksınız. 
Korkmayın, kutuplardan geçen çemberden kastetilen, aydınlanma çemberi. Bu blogda hep belirtildiği gibi, birşeyin açıklamasını düzgün yapamayacaksanız, lütfen açıklamayın ki, insanlar merak ediyorlarsa doğru bilgiye ulaşabilsinler.

Gelişme: ''Terazi hava grubu olan Terazi burcunda ilk değişimin havada meydana geldiğini belirten Dinçer, “Terletici Aslan döneminin yaz sıcağı, yerini ılık sonbahara bırakır ve yeni bir mevsimsel süreç başlar” açıklmasını yaptı.''
Ülkemizde dört mevsimin nasıl işlediğini, yazın sıcak olduğunu, bunun Aslan burcunun bizi terletmesiyle bir alakası olmadığını az çok biliyoruz. Asıl merak ettiğimiz, burçların evrensel olduğunu elbette varsaydığını düşündüğümüz Astrolog Dinçer Bey'in, hava grubu Terazi'nin Ümraniye ve Bağcılar gibi semtlerimizde ılık sonbaharı getirirken, bunu Kenya veya Singapur gibi yıl boyu sıcak iklimlerde neden yapmadığına dair açıklamaları. Bütün bunların yanında, terleten Aslan burcunun, güney yarım kürede terletmediği duyumları doğru mu? Bu konuda bilimsel araştırmalar yapıldı mı?

Sonuç: ''Güner, “Bu ekinoksta kısacası bir tane tutulma yaşayacağız. Koç burcundaki bu tutulma çok önemli. Amerika-Suriye arasındaki gerginlikle, Türkiye’nin ve Rusya’nın da dahil olduğu bir süreç var. Koç burcundaki bu tutulma şuan sakinleşen ortamı yeniden tetikleyecek. Kısacası bu ekinoks siyasi alanda biraz zorlu geçebilir” dedi.''
Fakat bu da çok güzel bir analiz.
Keşke NTV siyasete koysaydınız.
Bilim kimse okumuyor diye, bilime atıyorsunuz değil mi?
Herkese bol ışıklı günler dileriz.

Not: Haberi taze getiren Doruk Destan ve Fatma Akın'a teşekkürler!



17 Eylül 2013 Salı

Türkiye'de Nobel Saplantısı



Aralık 2011'de Radikal gazetesinde yayınlanan haber, Yale Üniversitesi Tıp Fakültesi'nde beyin cerrahı olan ve laboratuvarında beyin tümörü olmak üzere çeşitli konularda araştırma yapan Murat Günel'in Türkiye'nin genetik araştırmaların üssü olacağına dair açıklamalarına yer veriyor. Üsse iniş yapıyoruz ve haberde şu paragraf ile karşılaşıyoruz:


Radikal'e göre Dr. Günel, ''ekibiyle birlikte insan genetik şifresini oluşturan DNA hücrelerindeki proteinleri kodladı''. Bu kadar potpori ancak Hülya Avşar Şov'da veya 90'ların yılbaşı televizyon programlarında olur.
DNA hücresi terimi, biyoloji tarihinde görülmemiştir. Yazmaya utanıyoruz, DNA, hücre çekirdeğinde bulunan bir moleküldür.
DNA'nın ekson denilen kesitleri, hücredeki proteinleri kodlar. Proteinler, Dr. Güner ve ekibi tarafından değil, DNA tarafından kodlanmaktadır.
Dr. Güner ve ekibi, bu kodu 'okuyabilirler'.

Son olarak, Türkiye'de medyanın kanayan yarası, 'Nobel' takıntısına değinelim.
Yurt dışındaki her Türk bilim insanına 'Nobel getirecek!' beklentisi yüklenmemelidir, Nobel ödülü almadan da çok önemli bilimsel işler çıkartılabilir. Haberleri 'DNA hücrelerindeki proteinleri kodladık' diye yazıp, yolda gördüğünüz her bilim insanına 'onu geç de....ya peki Nobel?' diye sormak, hali hazırda yaptıkları güzel işleri malesef doğru aktaracak kadar bile önemsemediğinizi gösterir. Dr Günel, adının Nobel ile anılmasına (anılmıyor) bahsedildiği gibi mütevazi bir gülümseme ile değil, tahminen Bengay tedavisi gerektirecek kadar gergin ve zorlama bir gülümsemeyle yanıtlamıştır.