ABD Uzay ve Havacılık Dairesi (NASA) önümüzdeki aralık ayında Dünya'nın yarısının 3 gün karanlığa gömüleceğini açıkladı. NASA yetkilileri yaşanacak bir Güneş fırtınası nedeniyle, 21, 22 ve 23 Aralık tarihlerinde Dünya'nın bir bölümünün Güneş yüzü görmeyeceğini bildirdi. Haberi medyayla paylaşan NASA'nın Başkanı Charles Bolden, Dünya kamuoyuna olağanüstü olay karşısında sakinliğini korumasına yönelik çağrıda bulundu. Bolden, uzay olayının son 50 yılın en büyük Güneş fırtınası olacağı için Dünya'daki karanlığın bu kadar uzun süreceğini belirtti.
Önce Sabah gazetesinin bu haberi aldığı siteyi tanıtalım. Huzlers.com, Ebola'dan hayatını kaybedenlerin cesetlerinin ölüler aleminden geri geleceğini duyuran, İsrail'in zaman makinesini keşfettiğini iddia eden, fakat zaten giriş sayfasında eğlence adına yalan haberler yazdığını belirten kontrollü bir delilik sitesi.
Peki son 50 yılın en büyük güneş fırtınası da olsa, böyle bir durumda dünyanın yarısının karanlığa gömülmesi beklenebilir mi? Hayır, herhangi bir güneş fırtınası sırasında güneşin 'bozulması' ve ışığın bir süre kesilmesi mümkün değil. Tam tersi, yani karanlığın bir miktar aydınlanması çok güçlü fırtınalarda mümkün. Aynı şekilde, radyo dalgalarının etkilenmesi de olasılık dahilinde. 21-23 Aralık zaman dilimini geçtiğimiz hafta atlattığımıza ve Sabah gazete binasında herhangi bir olağanüstü hareketlilik yaşanmadığına göre, gazetenin de kendi haberlerini çok ciddiye aldığını söyleyemeyiz.
Son olarak, okur yorumlarına bakalım:
Yorumculardan Bilal Mantar Bey, sezgilerine güvenip birşeylerin yanlış olduğunu, bu haberin kulağa çok da mümkün gelmediğini belirtmiş.
Mantar Bey gibi sivri zekalılık yapmaya çalışan herkes için Hasan'ın cevabı hazır:
''Dünyanın yarısı toplamda 72 saat süre ile karanlıkta kalacak diğer yarısı ise normal gece gündüz işleyişine devam edecek. Aynştayncılık oynamanın lüzumu yok :)''
İşte bu kadar basit !!!!
Sorgulayacaksanız Sabah okumayın, yarısı 72 saat karanlıkta KA-LA-CAK.
Not: Haberi getiren Onur Türkölmez'e, uzman görüşü için uzman astronom Dr. Bülent Kızıltan'a teşekkürler!