25 Mart 2014 Salı

Kayısı Çekirdeğini Doldurmayacak Endüstri Atılımı

Yurt genelinde bilime ayrılan bütçenin önemli bir kısmının, yöresel lezzetlerin binbir derde deva olduğunu kanıtlamak için harcandığını basında yer alan haberlerde sık sık görüyoruz. Bilim-Bilmiyim'de de daha önce yer aldığı üzere, bu ligde oynayan yerli mallarımızdan gül suyu, manda yoğurdu ve malatya kayısısı medyada liderliği elden bırakmıyor. Elbette, örneğin kelaynak kuşlarına dair bilimsel araştırmaların, Kansas'ta yapılmasını beklemiyoruz. Bu nedenle yöresel ürünlerin ve endemik türlerin üniversitelerimizde araştırılmasına ancak destek olabilir, köstek olmak istemeyiz.Fakat Malatya kayısısının başarı öyküsü oldukça ürkütücü yerlere uzanıyor.

Önce kayısı çekirdeğinin kansere YÜZDE YÜZ iyileştirici etkisiyle başlayalım:



Çekirdeği ile ilgili açıklamalara bu güne kadar hiç rastlamamıştık ama kayısının neden mucizevi kanser ilacı olmadığını daha önce bu blogda işlemiştik.
Yine de bu haberde, 'kullanılmayan milli değerlerimize ağıtlar' kategorisinde görülen bütün folklorik motifleri bulmak mümkün.

1) 'Bütün dünya X değerimizin peşinde, biz kullanmıyoruz!'


2) 'X'te muazzam bir potansiyel var'



3) 'Biz hazırız...Yetkililer yardım etmiyor :('



4) 'Yo yo kendimi değil, memleketi düşünüyorum'



Ve son olarak:
5) 'Düğmeye basın. Şaha kalkar coşarım':



Kısacası Malatya İnönü Üniversitesi, Malatya kayısısını bir dünya markası yapmak üzere yemin etmiş. Konuyla ilgili başka bir haber:



Burada da Dr. Önal, kayısı çekirdeğinde bulunan B17 maddesinin kanseri önlediğini, yurt dışında ilaç olarak kullanıldığını, yabancı ülkelerin Türkiye'den kayısı çekirdeği talep ettiğini, fakat B17 üretecek tesislerin bizde bulunmadığını anlatıyor. 'Hollandalı bir iş adamıyla beraber' Malatya'ya B17 fabrikası kazandıracaklarının da kıvançla altını çiziyor.

Ne var ki, B17 adını ilk kez duyduğumuz bir madde değil.

1950lerde, B17 ve diğer adıyla laetril, Amerika'da büyük bir şişirme kampanyasıyla, kanseri yenen mucize ürün olarak raflarda yerini aldı. Okyanus ötesinde milyonlarca adet sattı, kanser hastalarının son çaresi ve umudu oldu. Halbuki, tıbbi olarak test edilmiş değildi, üstelik vitamin olmadığı halde ''B17 vitamini'' olarak pazarlanmıştı. Bir faydası olmadığı gibi zararları görüldüğünde yasaklandı, Amerika pazarında bir daha asla satılamadı, tıp literatürüne de en büyük kanser şarlatanlıklarından biri olarak geçti. Şimdi dünyanın dört bir yanında, henüz kandırılmamış insanlara çoğunlukla Çin'de üretilen B17 aynı taktikle pazarlanıyor. Bilim ve teknolojiyi geriden takip ediyor olmamız anlaşılabilir, fakat kurnazlık ve uyanıklıkta Amerika'nın 50 yıl gerisinde olmak, bu güzel ülkeye hiç mi hiç yakışmıyor.

Malatya'da fabrikası kurulacak olan B17 ile ilgili gerçekleri deştikçe, kendimizi böcekli mutfak basan Uğur Dündar gibi hissetmekten alıkoyamıyoruz. B17, zararsız bir şarlatanlık değil. Bağarsaktaki enzimler aracılığıyla metabolize ediliyor, hidrojen siyanür ve siyano serbest radikali olarak kana karışıyor (-CN). Siyanürün belirli bir dozun üzerinde vücutta ölüme varan ciddi derecede toksik etkileri olduğunu tahmin edebilirsiniz. Kayısı bademinden ayrıştırlıp yüksek dozlarda pazarlanacak olan bu madde, zaten sadece kayısı bademindeki dozajıyla dahi zehirleyici etkiye sahip. Yurtdışında, bademin (acı kayısı bademi ve diğer tür acı bademlerin) kavrulmadan satışının yasak olmasının sebebi de bu toksik metabolik etki. Ülkemizde ise, henüz fabrikası dahi kurulmadan sadece çekirdekteki B17'den ötürü kimileri ölümle sonuçlanan zehirlenme vakalarını mütemadiyen görmek mümkün:



Bir sonraki kayısı çekirdeği kırıp yeme sefanızda, lütfen aklınızda bulunsun.

Uğur Dündar ile Arena'da buluşmasını umduğumuz Dr. Önal'ın ise tek çılgın projesi B17 fabrikası değil. Kayısı çekirdeğinden 100 milyon dolarlık aktif karbon fabrikası projesi de yolda.


''Kayısı çekirdeğinden aktif karbon üretildi! İnönü Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Önal, 18 yıllık çalışma sonucunda kayısı çekirdeğinden 3 bin 120 metrekare/gram yüzey alanına sahip aktif karbon üretti.''

Bu kadar çılgın bir proje uzmanlık alanımız değil. Fakat tarımsal yan-ürünlerden aktif karbon üretmek (buna kayısı çekirdeğinin yanı sıra kütük veya zeytin çekirdeği de dahil) Dr. Önal'ın 18 yıllık çalışmalarından da önce, yaklaşık 30 sene önce İspanyalı araştırmacılar tarafından çeşitli bilimsel dergilerde basılmış araştırmalar. O günden bugüne endüstriyel olarak kullanıldı mı, astarı yüzünden pahalı geldi mi bilemeyiz. Bu projenin detaylarını Hürriyet Ekonomi'den dinlemek istemiyoruz.

Görünen o ki dünya üzerinde bir karadelik açacak olsak, bunu evrendeki tüm maddeyi Malatya kayısısı çekirdeğine sıkıştırarak yapabiliriz. Tübitak'ı iyi ki kurduk. Bakın Kıbrıs'ın yanına bir tas bırakıyorum, ülkece çekirdekleri orada biriktirelim. Kayısı çekirdeğine binip aya fırlatılmak neden rüya olsun?


Not: Şölen Ekesan ve Eylül Harputlugil'e teşekkürler.