Her ne kadar Afrikalı çocukların ensesine NASA amblemi nakış gibi işlenerek fotoşoplamış olsa da, bu araştırma NASA'ya veya NASA bünyesinde bir çalışana ait değil. Araştırmayı yapan University of Maryland'de akademisyen Dr. Safa Motesharrei'ye destek veren fonlar arasında NASA fonları da var, bağlantı bundan ibaret.
Bahsedilen 'rapor' içerisinde burjuva veya komünizm kelimeleri geçmiyor. Araştırma, daha önce birçok farklı akademisyen tarafından da teorik olarak modellenmeye çalışılmış olan 'carrying capacity' mefhumunu türümüze -insanlara- uygulamayı amaçlıyor. Ekolojide, bir türün iç ve dış dengesizlikler olmadığı sürece, teoride sonsuza kadar dengede kalabileceği maksimum nüfusa 'carrying capacitiy' deniyor (belki Türkçeye taşıma kapasitesi olarak çevrilebilir). Bu sayıyı hesaplarken, yaşam alanı, doğal kaynaklar, yemek ve su gibi birçok değişken de hesaba katılıyor. 'Carrying capacity' değerinin altındaki nüfuslar büyümeye meyilliyken, üzerindeki nüfuslar da küçülmeye meyilli oluyor (su ve yemek yetersizliği, çıkan atıklar, doğa tahribatı ve kaynak yetersizliği gibi sebeplerle). Herhangi bir türün 'carrying capacity' değeri, nüfus içi dinamiklere ve yaşam alanına göre değişebiliyor.
Dolayısıyla, parametrelerin doğal kaynaklar, su ve yemek olduğu bir çalışmada, 'Hayvanlık edip doğal kaynakları çarçur etmeyin' ve 'Kim Kardashian gibi yaşamayın' muadili sonuçlar çıkması şaşırtıcı değil. Kaldı ki, bu sonuçlar bir 'temenni' olarak açıklanmıyor. Artan insan nüfusunun dinamikleri a) doğal kaynakların yetersizliğinde b) sınıf ayrımının çok sert olduğu koşullarda c) sınıf ayrımının olmadığı fakat tüketimin çok arttığı durumlarda 'denge' halinden uzaklaşıyor ve taşıma kapasitesinde sabit kalmak yerine çöküşe geçiyor.
Cumhuriyet gazetesi bu çalışmayı hatalı şekilde aktardıktan sonra haberi de şu cümleyle bitiriyor:
NASA çalışanları yakında kırmızı bere ile dolaşırlarsa şaşırmayalım!Gördüğünüz gibi espriler havada uçuşuyor.
Elbette bilimi kılıfına uyduran tek gazete Cumhuriyet değil. Hatta bu yazıyı habervaktim'in aşağıdaki haberiyle taçlandıralım ki saçmalamanın evrenselliği üzerine düşünme fırsatımız doğsun:
Not: Cumhuriyet haberini getiren Özgür Can'a, Habervaktim haberini getiren Semir Beyaz'a teşekkürler.
"Türkçe'ye"de yazım yanlışı mevcut. Doğrusu "Türkçeye".
YanıtlaSilZevkle takip ediyorum blogunuzu :)
Teşekkür ederim, düzelteyim. Dikkat etmeye çalışıyorum ama böyle hatalar arada hep pörtlüyor.
SilBu haber her ulkenin gazetecilerine sacmalamak icin guzel bir firsat vermis olacak ki, konuyla ilgili Nasa da aciklama yapmis :) http://www.nasa.gov/press/2014/march/nasa-statement-on-sustainability-study/#.U4G3zJSSz0w Tabii Nasa'nin aciklamasi 20 mart olmasina ragmen bizde haberin 9 mayista yine de cikmasi ise ayrica sahane.. (Bir de cok onemli degil ama yazarlardan Motesharrei U.Maryland'de hoca degil phd candidate imis. http://www.stanford.edu/class/ee380/Abstracts/140521.html)
YanıtlaSilSen söyleyince araştırdım şimdi, doktorasını başka alandan almış, şimdi ikinci doktorayı yapıyormuş. Ben de makalenin pdf'ine bakarken yazarlıkta eşit dizilimden dolayı üçü de UMD'de hoca zannetmiştim. Hemen düzelteyim, araştırmacı demek yeterli.
SilAfrika gibi (bkz. gibisi fazla) ortalama insan ömrünün az ve çocuk ölümlerinin fazla olduğu coğrafyalarda topluluklar yok olmamak için mümkün olduğunca çok ürerler. Buna bir de doğum kontrol yöntemlerinin bilinmemesi/bulunmaması faktörünü eklediğinizde elinizde genç ama iyi beslenemediği için gelişememiş, salgın hastalıkların pençesinde bir nesil çıkar. Peki bu durumdan kurtulmanın yolu nedir? Devrim mi? Devrimler, kendi çocukların yediğine göre Afrikalılar da kendi çocuklarını mı yemeli?
YanıtlaSilBöyle bir ortamda komünist bir yapılanma nasıl ortaya çıkar? El cevap; Çıkmaz. Hayatta kalmak için ölümüne mücadele etmek zorunda olduğunuz böyle bir durumda birlikte hareket etmek, ortak bir amaç uğrunda çalışmak imkansızdır. Zaten genel olarak çalışmak imkansızdır. Yüzüne konmuş sineği kovmaya mecali olmayan bu insanları kurtarmanın tek yolu onlara balık vermektir. Ama şöyle esaslı bir balık. .. Bu da demek oluyor ki Afrikalılar kendi çocuklarını değil özellikle Amerika’dan (kuzeydeki, kötü olan) ithal edilecek obez çocukları yemelidirler. Zira gezegenimizdeki eşitsizliğin kaynağı kaynakların yetersizliği değil eşitsiz kullanımıdır. Dünyanın bir kısmı açlıktan, diğer kısmı obeziteye bağlı rahatsızlıklardan ölüyorsa yapılması gereken açlıktan ölenleri, tokluktan ölenlerle beslemek olacaktır. Biliyorum yamyamlık kulağa pek hoş gelmiyor. Ama Afrikaya oldukça uzağız. Belki uzaktan hoş gelir!
Yazımı, adet olduğu üzere duruma uygun birkaç sloganla bitirmek isterim:
Obezler, birleşin! Lipid zincirlerinizden başka kaybedeceğiniz bir şeyiniz yok!
Çocuklar ölmesin, birbirlerini de yiyebilsinler!
Not: Secdenin kanser önleyiciliği hakkında şunu söylemek isterim ki kanserden koruyan secde değil SECCADE dir. O da cilt kanseri olmamak için güneş ışınlarından koruyacak şekilde altına saklanırsanız.